PAMUKKALE'NİN KISA TARİHÇESİ
Eski çağlarda Pamukkale, Hierapolis adında bir kaplıcaydı. Bu kaynakların sağlığı iyileştirdiği o günlerde de bilindiğinden, bu sular o zamanda en az bugünkü kadar ünlüydü. Hierapolis kutsal bir kentti. Eski tarihçilerin bize anlattıklarına göre, burası putperestlerin tapınma merkeziydi ve Hıristiyanlar gelerek buraya kendi tanrısı için manevi binalar yapıncaya kadar da öyle kaldı. Çevre 1334'deki bir zelzelede harap oldu. Bugüne dek yapılan kazılarda, dini yapılardan yalnızca Apollo Tapınağı ortaya çıkarılabilmiştir. Bölge çok erken dönemlerde (ca.1900)Batı Anadolu'nun en eski sakinlerinden olan Luviler de dahil olmak üzere pek çok uygarlık tarafından iskan edilmiştir. Eski toplumlar buranın kutsallığına inanmışlardı. Bunun nedeni yalnızca Pamukkale'ninşifalı suları değil aynı zamanda aşağıda anlatılan kutsal bir mağaranın burada bulunması idi. M.Ö 500 yılından sonra komşu Idrara(Kydrara) şehri önemini yitirmeye başlayınca İnsanlar bu kutsal mağaranın etrafında toplanmaya başladılar.
 |
 |
M.Ö 2yy'da Bergama Kralı II. Attalos burada yeni bir şehir kurdurdu ve ona karısının ismi olan Hiera'nın adına atfen Hierapolis ismini verdi. Onun halefi III. Attalos İ.S 133de şehri bir vasiyetle Roma hükümranlığına devredince Hierapolis artık bir Roma şehri olmuştu. İ.S. 40 yıllarından sonra bölgede Hıristiyanlık yayılmaya başladı. İ.S. 96 ve 192 yılları arasında Roma Devleti güçlenince Şehir baştan başa yenilendi ve Antonius Pius (138-161),Septimius Severus (193-198) ve onun oğlu Caracalla'nın (211-217) tahtta bulunduğu dönemlerde tarihin en parlak dönemini yaşadı. Bu dönemde nüfus 60000'i aşmıştı. İ.S. 397'de Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Hierapolis Bizans'a verildi ve bu dönemde şehir bir Piskoposluk oldu. Şehrin önemi gittikçe azaldı ve yeni hiç bir bina eklenmedi ve eskileri de korunmadı. 1071 Malazgirt zaferinden sonra batı Anadolu yavaş yavaş Türk egemenliğine girdi.
 |
 |
Kuzey Nekropolis-Kuzey Mezarlığı: Şehrin Mezarlığı Büyük bir alanı kaplar. Burada 10,000'den fazla mezar bulunur. Mezarların tamamı antik çağdan günümüze kadar mezar soyguncuları tarafından soyulmuştur. Mezarlık bölgesini harabeye çeviren şey depremlerden daha çok mezar soyguncuları olmuştur. Antik çağda insanların öldükten sonra da mücevher, giyecek, yiyecek gibi eşyalara ihtiyaçları olacağı düşünülerek bu eşyalarla birlikte mezara konulmuştur . Fakat Nekropol'de en basit mezarların bile tahrip edildiği görülür. Bunun nedeni ölülerin mezara ağızlarında 1 obolos (antik bir para birimi) değerinde bir sikke ile konulmalarıdır. Bu sikke cennete ulaşmak için Styks ırmağını geçerken Kharon isimli kayıkçıya ödenir. Kerberos isimli köpeğiyle ırmağın kıyısında bekleyen kayıkçı parayı ödeyeni teknesine alır, diğerlerini kıyıda bırakır.
AFRODISIAS ve PAMUKKALE
Afrodisyas, çok dikkatli bir kazı yapılarak, kent yaşamının sürdüğü zamanlardaki görünümü ortaya çıkarılan yerlerden biri olmuştur. Bu başarı, 1961 yılında yeniden yapılandırma çalışmalarını titizlikle başlatan ve halen de çabalarının devamı için destek fonları aramayı sürdüren Türk arkeologu Kenan Erim'e aittir. Kendisinin iş aşkı, Aşk Tanrıçası Afrodit'e adanan bir şehir için uygun düşse gerek. Çevrede bulunan çanak çömlek, Bronz çağda burada yaşayanlar olduğunun kanıtı olurken, şehrin Afrodisyas adını alışının M.Ö. 6.yüzyılda olduğu görülür. Afrodit Tapınağı, Tanrıça Afrodit'e ithaf edilen orjilere katılmaya gelen inançlıların (hacıların) ziyaretleri için bir ibaret yeri oldu. Bu ziyaretçilerin kentte harçadıkları paralar ve özgür bir kent olarak vergiye tabii olmayan statüsü Afrodisyas'ı zengin bir kent yapmış, bu durum Hıristiyanlığın putperestliğe son vermesine kadar sürmüştür. M.S. 5.yüzyılda Hıristiyanlar bu kentin adını Stavropolis'e çevirdiler ve Afrodit Tapınağı'nı bazilikaya (bağımsız eski tarz kilise) çevirmişlerdi. Bugün tapınağın sütünlarından bazıları destekli olarak dikilmiştir. Ancak ziyaretçilere bu aşk evinin geri kalanını hayal etmek düşer. Kentin diğer görünümleri daha iyi durumdadır. Örneğin 30,000 oturma kapasiteli stadyum Greko-Romen yaşamından arda kalan en iyi örneklerden biridir. Ayrıca kazı sırasında ortaya çıkan diğer örnekler arasında Hadriyan Hamamları, sıcak atmosferli odeon ve harikulade mavi mermer sütunlu Piskopos Sarayı vardır. Buradaki en popüler olay ise kat kat aşağıya doğru inen muhteşem beyaz dağdan aşağı dökülen sıcacık su olsa gerek. Kalsiyum yüklü sıcak su kaynakları, yüzyıllar boyunca setlerin kenarından taşa taşa aşağı döküldükçe, ardında, "Pamukkale" adına layık bir görünüm oluşturmuş. Her yıl buraya birlerce kişi gelerek buradaki küçük havuzlara oturuyor, dinleniyor. Havuzların ısısı kaynağa olan uzaklığına göre değişiyor. Roma İmparatorluğu'ndan kalma diğer harabeler geniş bir alana dağılmış olup, kaplıcaya gitmeden önce, bunların arasında dolaşmak gerekir. Harabelerin arasında, entansif boru sistemiyle Roma banyoları, kısmen yeniden yapılandırılan Apollo Tapınağı, oyma ve fresklerle dekore edilmiş su deposu, geniş nekropol ve eski çağlara has mezarlıkta 1,200'den fazla mezar bulunmaktadır. Roma hamamlarında da ayrıca ufak bir müze bulunmaktadır.
 |
 |